Hollanda - Türkiye Ticaret Derneği (HTTD) Başkanı Ethem Emre Hollanda'da, anadilimizin geleceğiyle alakalı sohbet edecek olursak, önümüzdeki beş on sene içersinde (ilgisiz alakasız duyarsız kalırsak şayet), gelecek nesillerimize bu Anadilimizin aktarılması noktasında sıkıntı yaşayacağız değil mi?
Dilin kaybolmasının birçok sebepleri var. Gençler Türkiye'ye gidip sadece tatil yapacak. Büyüklerimizin orada elde ettikleri malvarlığının onlar için bir değeri kalmayacak. O kazanımlar satılarak bu paralar yaşadıkları ülkeye gelecek. 1 ve 2'nci Türkiye'ye yatırım yapsa bile 3 ve 4'ncü nesil ise bunu tersine çevirecek. Ne oluyor, hem insan kaybedeceğiz hem kapital çıkacak ülkemizden. Ülkemiz zaten darboğazda şu anda. Bir de bu servet Türkiye'den çıkarsa bu da ayrı bir sorun. Ve bu insanlar artık Türkiye'ye tatile de gitmeyecek. Bu gençler, Türkiye yerine (şu anda evini yazlığını Türkiye'de satıp), İspanya'dan İtalya'dan ev alıyor. Bunların Türkiye toprağıyla bağı, vatan hisleri kalmadı. Dili de unuttuktan sonra kime benzeyeceğiz, Endonezyalılara..Şuan isimlerini değiştiren Türkler var, adam ismini değiştiriyor Hans, Jan oluyorlar. Bunların farkında olalım.
Bu noktada kim ne yapabilir?
Bu ilk başta devletin sorumluğudur. Burada yaşayan Türk vatandaşlarımızın çoğu çifte vatandaş. Burada YTB, Yunus Emre Vakfı, Maarif Vakfımız var, bunlar çoktan bu konuyu eğilmelidirler. Elçiliğimiz, Eğitim Ataşeliğimiz var, bu toplumsal bir konu. Bunu tek iş insanları, birkaç kişi çözemez, devlet bu işe el atmalı. Acil bir konu ve bir şeyleri kurtarmak için önümüzde 5 ve 10 yıl var. Bu süreci de kaybedersek, ondan sonra nasıl tedbir alırsan al hiç faydası olmayacak. Kötü ve vahim bir durum. Velilerimiz bunun farkında ama kimse de bu iş için bir çaba harcamıyor ve bir mücadeleye girmiyor, kadere teslim edildik, bekliyoruz. 2014 yılında ilkokullarda Türkçe anadil dersinin müfredat dışına alınmasıyla tehlike başlamıştı zaten. Velilerimiz, eğitimcilerimiz, ilgili makamlarımız maalesef konuya duyarsız kaldı.
Hollanda liberal bir ülke eğitim konusunda herkese eşit davranıyor ve şartları yerine getirdiğiniz zaman gerekli müsaadeyi veriyor. Sen istemezsen Hollanda tepside sunmaz. En azından Türkçenin seçmeli ders olarak kalması sağlanmalıydı. Adam istemiyorsa Türkçe öğrenmeyi buna da zorlayamazsın ama isteyenlere de yol açmak lazım.
Ben kendi imkan ve çabalarımla burada kendi başıma bir şeyler organize ettim. Öğretmen ayarladım, gençlerimize Türkçe kursları düzenledik. Ona da sahip çıkan veli olmadı. Hiçbir veli arayıp da ne güzel bir çalışma, ne katkımız olur, diye soran bile olmadı. Biz kimseden para pulda beklemiyoruz. Manevi olarak bile destek olan olmadı.
Türksün, Türkçe konuşamıyorsun!
Üniversite gençlerine yönelik Türkçe kurs organize ettik. Gençler baya devam etti kursa. Gençlerimiz Türk, Türkçe konuşamıyor, kendini Türkçe ifade edemiyor, bu üzücü bir durum. Türkiye'den gelen binlerce Expatlar, öğrenciler var. Bu gelen insanlarımız da bir kaynaşma da yok onlar da bu işe katlı yapabilir (öğrenciler, expatlar) gönüllülük bazında. Yani gruplar oluşsa eminim bu arkadaşlar, bu gençlere Türkçeyi Türk tarihini anlatabilirler. Böylelikle kaynaşmada sağlanır. Expatlarla burada yaşayan vatandaşlarımız arasında da bir kopukluk, iletişim eksikliği var. Diyalogsuz iletişim olmaz.
Yapılması gereken, önce mevcut durumu analiz ederek nerede sıkıntılar var onu tespit etmeliyiz. Ondan sonra çözüm üreterek üzerine gitmek lazım. Ama burada resmi kurumlar sorumluluk almalı. Bu insanların çoğu hale Türkiye'de de vergi ödüyor, birikimleri Türkiye'de.Elçimizin, konsoloslarımızın sorumluluğu var, bu sinyalleri Türkiye'ye aktarmalıdırlar ki, oradan da bir hareket oluşsun. Buradan sinyal gitmezse buradaki insanlarımızın durumunu Ankara nerden bilsin! Temel konularımıza daha fazla eğilmeliyiz. Kimliğimizi burada muhafaza edemezsek, güçlü olamazsak Hollanda kültürüne toplumuna da faydalı olamayız. Kimliksiz kişiliksiz toplum yetiştir.
Şuan ki siyaset tamamen bize karşı. Adamların söylediği: Babalarınız zamanında misafir işçi (Gastarbeider) olarak geldi, siz burada inatla kaldınız hala da buradasınız 60 yıl oldu, zoraki kalmaya çalışıyorsunuz. Adam seni kabul etmiyorsa yasal hakkın olsa ne yazar. Şu anki hükümet belki var olan mevcut haklarımızı kısıtlayacak ya da elimizden alacak diyelim, böyle bir sürece de hazırlıklı olup, tedbir almakta fayda var. Daha dikkatli olmak lazım. Heran geri dönüşe hazır olmak lazım. Gençlerimiz daha bilinçli olmalıdır. Senin burada doğmuş olman bir şeyi değiştirmiyor. Çünkü senin kim olduğun belli değil yani.
Hollanda'da bizim Türk orijinli bin 500 civarında STK'mız olduğu söyleniyor. Bu kuruluşlarımızın yapısıyla alakalı konuşacak olursak, bu kurumlardan beklentiler ne(ler) olabilir?
Öncelikle hedefler konusunda uzlaşmalıdırlar. Her STK'nın farklı görüşü ideali olabilir ancak benim ısrarla üzerinde durmak istediğim, gelecek neslimizin kimlik sorunu! bunun üzerine odaklanmalıyız. Bu kurumlarımız bir araya gelse ses getirir yani o açıdan sorunu iyi analiz ederek çözümleri de birlikte üreterek devlet ve kurumların desteği ile geniş bir platform oluşturmalı ve uygulamaya geçilmeli. Eminim ki bu ses Hollanda kurumlarını da ikna eder.
Gelecek nesillerimizin, gençlerimizin kendi kimlikleriyle yetişmesine onlar da katkı sağlarsa bu insanlar Hollanda toplumuna daha çok katkı sağlayacaktır. Bir insanı kendi kültüründen kopararak, onu kendine faydalı yapamazsın. Bu gerçeği de Hollandalılara anlatmak lazım. O zaman eğitimde de Türkçe dersi tekrar okullarda müfredata girer sorunun yüzde 50'si çözülür.
Hollanda'da yaklaşık 25 bin iş insanı olduğundan bahsediliyor. Sizce, bu insanlarımıza burada ne gibi sorumluluklar düşüyor?
Esnaf olarak toplumda farklı bir yerdesiniz. Bizler de burada sorumluluk almamız lazım. En azından kendi yakın çevremize nasıl katkı yaparız, bunu ele almak lazım. Oluşturulacak ülke çapında bir platforma maddi ve manevi destek olmamız lazım. Öyle bir yapılar kurulmalı ki bunu toplum olarak taşımalıyız. Her şeyi de devlet kurumlarından beklemek yanlış olur. Bu sorumlulukla da ciddi olmalıyız. Festival, kermes, konserler çok yapılıyor. Olsun elbette ancak sadece yemek içmekle kalmamalı, içerik olmalı, topluma bir şeyler verilmeli.
STK-İşveren-Devlet kurumlarımız, üçlü sacayağı son derece önemli.Bu üçlünün ortak adım atması önemlidir. İyi bir lobi çalışması yapılmalıdır.
Hollanda Türkiye Ticaret Derneği olarak çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Biz ticari olarak faaliyetler yapıyoruz. Ticaret 2 ülke arasında önemli bir unsur. Hollanda bankalarının, Türkiye'nin Finans politikalarına güven yok. Türkiye hala gri listede. Oradan çıkmadı, riskli bir ülke görünümünde. Mafya liderleri Türkiye'ye yerleşti. Vatandaş olmak için parayı basıp pasaport alıyor. Böyle bir ülke olduk maalesef! Avrupa'da bunu takip ediyor. Dolayısıyla Türkiye'den gelen yatırımcıya da güvenmiyor Hollanda bankaları. Bu sebeplerden bankalar zorluk yapıyor. Türkiye'de yapılan sağlık araç ve gereçlerinin (medikal) Hollanda piyasasında tanıtılması konusunda bir çalışmamız var.
Şu anda tatil süreci başladı. Bu süreçte (özetle nelere söylemek gerekirse) nelere dikkat etmek gerekir?
Sigortaların eksiksiz, tam yapılması son derece önemli. Kaza yapıldığı zaman tedbirler alınmalı. En azından dosya için polis raporu, hastane raporları. Türkiye'de aracın içinde olan yerli insanlar da hak sahibi. Şayet bir kaza olduğunda aracında, Türkiye'de akrabalarınız varsa bunlar da yaralanma söz konusu ise hak sahibidirler. Bu bilinçte olmaları ve birde doğru büroları tercih etmeleri. Bu piyasada olumsuz, kalitesiz iş yapanlarda çoğaldı, bunu tercih ederken en azından araştırmalarını tavsiye ediyorum..